09:00 - 18:00

Bize sorularınızı sorabilirsiniz

0(262) 323 21 67

Telefon numarasından ulaşabilirsiniz

Search
 

Meşru müdafaa nedir (TCK 25)

Zengin Hukuk Bürosu > Ceza Hukuku  > Meşru müdafaa nedir (TCK 25)

Meşru müdafaa nedir (TCK 25)

Meşru müdafaa, bir kimsenin kendisini yada bir başkasını hedef alan hücum karşısında, müdafa amacıyla ve saldırgana karşı bu saldırıyı defedecek seviyede kuvvet kullanmasıdır. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 25. maddesine nazaran meşru müdafaa halinde gerek kendisine ve gerek başkasına ilişik bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi yada tekrarı kaçınılmaz olan haksız bir saldırıyı o andaki koşullara nazaran hücum ile orantılı şekilde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

Ceza hukukuna nazaran nazaran meşru müdafa, gerçekleşmekte olan, gerçekleşmesi muhakkak olan yada tekrarı muhakkak olan saldırılara karşı gerçekleştirilebilir.

Saldırıya uğrayan şahıs, organik olarak tepki olarak bu saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla bir harekette bulunur. Hukuk düzeni de bu şekilde bir tepkiyi haklı görür. Bundan dolayı hücum hukuk düzeninin korumak istediği bir hakkı ihlal etmeye yönelmekte ve bu şekilde bir saldırıyı savuşturma amacı taşıyan kişinin fiili ise hukukun amacıyla örtüşmektedir. Bundan dolayı meşru müdafaa halinde, kanunda belirtilen şartlara uygun olarak işlenen eylem hukuka uygun kabul edilir ve herhangi bir sorumluluğu gerektirmez.

Meşru müdafaa durumunda, halen mevcut bir saldırıyı defetmek amacıyla işlenen eylem, dış görünüşü itibariyle tipik bir fiilidir. Sadece bu eylem, gerçekleşmekte olan bir saldırıyı uzaklaştırmak ve başka şekilde korunamayacak bir hakkı korumak amacıyla işlendiği için hukuka aykırı değildir. Bu amaç meşru müdafaanın bir hukuka uygunluk sebebi olarak değerlendirilmesine neden olur.

Meşru müdafaa şartları

TCK’nın 25. maddenin ilk fıkrasında yer edinen meşru müdafaanın şartları; saldırıya ilişkin şartlar ve savunmaya ilişkin şartlar olmak suretiyle ikiye ayırılabilir.

Meşru müdafaanın saldırıya ilişkin şartları

  1. TCK’nın 25. maddesine nazaran meşru müdafaanın ilk şartı, bir saldırının varlığıdır. Ortada hücum teşkil eden bir davranış yoksa meşru savunmadan da söz edilemez. Saldırıdan maksat, kişinin hukuken korunan değerlerine zarar verme tehlikesi bulunan yada zarar veren iradi insan davranışlarıdır. Saldırının, kasti ya da taksirli olması mümkündür. Yargıtay kararlarına nazaran hücum maddi özellikte bir eylem şeklinde gerçekleşmesi gerektiğinden, mahiyetleri gereği maddi özellikte olmayan, mesela hakaret ve sövme şeklinde sözlü saldırılara karşı meşru müdafa olmaz.
  2. TCK’nın 25. maddesine nazaran bir davranışın hücum olarak nitelendirilebilmesi için ek olarak haksız olması gerekir. Fiilin haksız olup olmadığının tespitinde tüm hukuk düzeni göz önünde bulundurulur. Hukuk düzeninin izin vermediği bir eylem, haksızdır ve maddi kalite taşımak ve kişinin hukuken korunan bir kıymetini ihlal etmek kaydıyla saldırıdır. Saldırının hukuka aykırı olması kafi olup, ek olarak suç teşkil etmesi gerekmez.
  3. TCK’nın 25. maddesine nazaran meşru müdafaa için bir diğer şart saldırının mevcut olması yada gerçekleşmesi ya da tekrarının kati olmasıdır. Gerçekleşmekte olan, gerçekleşmesi yada tekrarı muhakkak olan saldırılara karşı meşru savunmada bulunulabilir. Yargıtay kararlarına nazaran başlamamış yada bitmiş bir saldırıya karşı meşru savunmadan söz edilemez. Yargıtay kararlarına nazaran hemen hemen gerçekleşmemekle birlikte gerçekleşmesi yada bitmekle beraber tekrarı muhakkak olan bir saldırıya karşı da meşru müdafaa mümkündür. Bundan dolayı saldırıya son verip kaçan bir kimsenin arkasından giderek ateş etmek, meşru müdafaa olarak değerlendirilemez. Hemen hemen başlamamış, gelecekteki olası bir saldırıya karşı da meşru müdafaanın varlığı kabul edilemez.
  4. Hücum insan kaynaklı olmalıdır. Sadece saldırıda bulunan kişinin kusur kabiliyeti olması mecburi değildir. Yargıtay kararlarına nazaran, akıl hastası yada yaşı ufak olması sebebiyle kusur kabiliyetine haiz olmayanların saldırılarına karşı da meşru savunma mümkündür. Hayvan saldırısı, hayvan insanoğlu tarafınca vasıta olarak kullanılmadığı sürece, bir hücum olarak nitelendirilemez.
  5. TCK’nın 25. maddesine nazaran hücum kişilere ilişik herhangi bir hakka yönelik olmalıdır. Bir şahıs gerek kendisinin gerekse başkasının herhangi bir hakkına yönelik olarak meydana gelen saldırılara karşı meşru müdafaada bulunabilir.

Meşru müdafaada sınırın aşılması-müdafaya ilişkin şartlar

Müdafa, yalnızca saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla ve saldırıyı gerçekleştiren kişiye karşı yapıldığında, doğrusu yalnızca saldıranın hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurduğunda meşru müdafaa olur.

1- Savunmanın meşru olabilmesinin koşullarından ilki müdafa zorunluluğunun olmasıdır. Zorunluluktan maksat, saldırıyı müdafa niteliğindeki hareketleri gerçekleştirmeksizin uzaklaştırma imkânının bulunmamasıdır.

2- Hücum ile bunu savuşturmaya yönelik müdafa içinde orantının bulunması meşru müdafaanın diğer şartıdır. Orantının bulunmadığı durumda meşru müdafaa sınırının aşılması söz konuş olur. Bu şart, savunmanın meşruluğunun esasını oluşturur. Yargıtay kararlarına nazaran ölçüsüzlük halinde meşru müdafaa sınırı aşılmış olur.

Hücum ve savunmada kullanılan araçlar ile hücum ve savunmanın yöneldiği hukuki değerler içinde bir orantının bulunup bulunmadığı göz önünde tutulabilirse de bunlar müdafa ile saldırı arasındaki orantının belirlenmesinde kati bir kanaate götürmez.

Müdafaya ilişkin şartlar

Savunmada kullanılan vasıta ile saldırıda kullanılan araçlar arasındaki orantısızlık daima savunmanın meşru olmadığı sonucunu doğurmaz. Mesela bir bayan fiziki kuvvet kullanarak cinsel saldırıda bulunan bir adamın saldırısını, bıçak yada tabanca kullanarak uzaklaştırabilir. Bu örnekte ne araçlar içinde ne de mevzular içinde bir orantı vardır. Somut vakada müdafa hareketi, saldırıyı defedecek seviyede ise müdafa meşrudur. Kadının namusuna yönelik bu saldırıyı somut vakaya nazaran saldırganı yaralayarak yada öldürerek uzaklaştırmak gerekli ise meydana getirilen müdafa meşru kabul edilmelidir. Elindeki çantayı zorla almaya çalışan saldırganın kolunu suretiyle malını korumak için çaba sarfeden kişinin bu müdafa hareketi de hâl ve şartlara nazaran ölçülü kabul edilebilecektir.

Buna karşılık, mal varlığı hakkına yönelik bir hücum söz konusu olduğunda, bunun bununla birlikte bir kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir hücum özelliği taşımadığı sürece, saldırganın öldürülmesi meşru müdafaa olarak değerlendirilemez. Miktarı ve kıymeti ne olursa olsun mal varlığı kıymeti, bir kişinin yaşamı pahasına korunacak bir kıymet olarak görülemez.

Burada mühim olan, savunmada kullanılan aracın saldırıyı uzaklaştırmaya kafi gelecek seviyede kullanılıp kullanılmadığıdır. Savunmada bulunan şahıs, müdafa esnasında özenli davranmamışsa savunmada sınırı taksirle aşmış olur ve bu durumda TCK 27/1 fıkrasına nazaran hareket edilmelidir. Meşru müdafaa ölçüsü korku, coşku ya da telaş sebebiyle aşılmışsa faile kusuru bulunmadığından ceza verilemez (TCK m. 27/2)

3- Meşru müdafaada bulunan şahıs, bu hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarının gerçekleştiğinin de bilincinde olmalıdır. Bu şartlar somut vakada esasen gerçekleşmediği hâlde, bu şartların gerçekleştiği zannıyla hareket eden kişinin işlediği suç açısından kastının varlığından bahsedilemez. Eğer bu eylem taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, bundan görevli tutulur (TCK m. 30/1). Ek olarak meşru müdafaa bir hukuka uygunluk sebebi olduğundan, meşru müdafaada bulunan şahıs, saldıranın şahsına yada mallarına verdiği zarardan görevli tutulamaz (TBK m. 63-64).

Yorum yok

Yorum Yap

İletişime Geç
Avukata Danış
Merhaba,
sorularınızı bize yöneltmek ister misiniz?